Sıradan bir birey olarak kendimi bildim bileli (son zamanlarda daha bilinçli ve istekli olmaya çalışarak) sıradan bir birey olduğumu, bana dikte edildiği ve ettirildiği gibi eksik veya fazla biri olmadığımı düşündüm ve ispatlamaya çalıştım. Son bir iki yılı çıkartırsak –ki geriye kalan yıllarıma ben çocukluk zamanlarım diyorum- fazlalıklarım olduğunu kabul ederken, eksikliklerimi popülasyona ve trendlere bağlayarak katiyetle reddediyordum. Ancak şu an her insan gibi, insan olarak ve insan olmanın en önemli koşulu olduğunu düşündüğüm için, en az her insan kadar eksik ve yine en az her insan kadar fazla olduğumu, ve her insan kadar keşfedilmeye ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.
Dışarıdan bakıldığında yakın-uzak çevrem ya da kısaca
tanıdığını sanan herkes başarılı biri olduğumu söyleyebilir. Fakat son
zamanlarda kendi öz keşiflerimden, öz eleştirilerimden ve giderek artan hayat
tecrübemden (ne kadar artarsa artsın hep eksik kalacaktır) yola çıkarak
dürüstçe söylemeliyim ki, başarılı insan portföyünde olmam gereken veya çok az
daha fazla çabayla kolaylıkla olabileceğim mevkilerin ve kendi kapasitemin (en
azından fark edebildiğim ve çokça insan tarafından söylendiği kadarının) çok
gerisindeyim.
Ancak etrafımda kendimle kıyaslayabileceğim veya toplumun
benimle kıyasladığı insanlara toplumsal gerçekçilik çerçevesinde baktığım zaman
bu başarılı insan profilini kabul etmek zorundayım. Yine de bugüne kadar
özgeçmişimde var olan ve beni başarılı biri statüsünde anılmaya zorlayan ne
varsa bunlara sanıldığı kadar zor ulaşmadım. Yaptığım sporda doğuştan gelen
bazı avantajlarım olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca ilgilendiğim ve
beni başarılı yapan tüm alanlarda rakiplerimin az olması, ve var olanların da
benim kadar şanslı olmaması sebebiyle dışarıdan yakıştırıldığı gibi üstün
azimle ve çalışma aşkıyla var olamadım.
Evet uzun zamandır sürdürdüğüm savaş sonrasında vardığım
nokta kesinlikle herkes kadar sıradan biri olduğum. Bir insan olduğum demiyorum
çünkü, insan olmak –olabilmek- doğuştan gelen
bir güdü veya beden safsatası değil oldukça önemli ve mühim bir
meseledir. Şimdi insan olmak mevzusunun derinlerine inmeyeceğim. Ancak bu
özeleştiriden çıkartmamızı istediğim bazı sonuçlar var. Dışarıdan bana
dayatıldığı haliyle eksik biri olmadığım gibi, yine üzerime yakıştırıldığı gibi
herhangi birinden herhangi bir anlamda üstün de değilim. Bir basketbol dâhisi
değilim hatta hiç değilim. İyi bir öğrenci değilim hiç de olamadım. Sportif
başarısı dillere destan bir sporcu hiç değilim, yanından bile geçmem.
Sandığınız gibi aşırı azimli, azmiyle başta -kendi gibi olanlara?!- örnek
teşkil edecek biriyle alakam yok. Aksine uyuşuk ve tembel yapıda olduğumu
söylersek görece daha doğru olur. Allah’ın (c.c.) meleklerinden veya sabır taşı
kıldıklarından da değilim. Böyle mertebeler pek çoğunuzdan daha uzak hayal
ötesi konumdalar. Hatta tam aksine, hatırı sayılır günahlarım, eksik
ibadetlerim ve belki dünyanın yüzde sekseninden (ihtimal daha fazlasından) daha
eğlenceli ve tatmin edici yaşam şartlarına sahibim diyebilirim.
İnsanlar hayatım boyunca önce eksik biri olduğumu
vurgulayarak ve sonra da bu eksiklik üzerinden zıt anlamlar yükleyerek
gözlerinde yüceltmeye çalıştı. Eğer sıradan biri olduğumu düşünemiyor olsaydım,
şu an gecenin üçünde tüm bunlardan duyduğum rahatsızlığı kağıda dökmenin
huzurunu aramak yerine; kendi hayal dünyasında yaşayan çok mutlu ve ılımlı bir
birey olabilirdim. Eğer kendini sıradan görüp, bana karşı bahsettiğim
düşünceleri besleyen diğer (sizin değiminizle “normal”) insanlardan olsaydım;
böylesine eksik birinin ya benden üstün olmasına kızar, kendimle savaşırdım. Ya
da benden şanslı olmasına bağlar tanrıyla savaşırdım.
Anafikir; Sakatlar eksik değildir. Kimse üstün değildir.
Üstünlük insanlar için konuşabileceğimiz bir kavramsa, bunun sakatlıkla hiçbir
ilişkisi yoktur. İnsanlara sakat dedikten sonra böylesine yüceltmeye devam
ederseniz, içinizde ya gizli kıskançlık ve öfke, ya da eğer gururunuz yoksa
sıradan bir boşvermişlik kalır.
22.03.2013
03:10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder